Önemli Görülmeyen Mitoloji Öyküleri: Erysikhton ve Pomona ile Vertumnus

Erysikhton, toprak ana Demeter’in korusunda bulunan en yüksek meşe ağacım keserek suç işlemiş biriydi. Adamları, meşeye dokunmamasını söylemişlerdi ona. Erysikhton; bu akıllıca sözlere kulak bile aşmamış, baltayı kapıp ağacın gövdesine indirmişti. Hemen kan fışkırmıştı baltanın değdiği yerden. Kabukların arasından gelen bir ses, “Beni kesersen Demeter seni cezalandırır,” diye bağırmıştı. Erysikhton yine aldırmamış, çevresinde orman perilerinin dansettiği meşeyi tek başına kesmişti.

Bunu gören orman perileri, Demeter’e ağacının kesildiğini haber verdiler. Öfkeden kanı beynine çıkan tanrıça, “Kim kesti?” diye gürledi.

“Erysikhton.”

“Onu öyle bir cezalandıracağım ki… Herkes görüp öğrensin bakalım, benim ağacımı – kesmek ne demekmiş!”

Sonra, Kıtlık’ın yaşadığı karanlık ülkeye koştu. “Aman,” dedi, “şu adama öyle bir oyun et ki ömrü boyunca doymak bilmesin.”

Kıtlık, tanrıçanın sözünü tutarak Erysikhton’un evine gitti Erysikhton uykudaydı. Kıtlık, cılız kollarına aldı onu, adamcağızın midesine açlık ekti.

İşte ne olduysa o anda oldu. Erysikhton uyanarak bağırıp çağırmaya başladı. “Karnım acıktı, yemek getirin, .çabuk!” diye haykırıyordu. Adamları hemen yemek yetiştirdiler ona; ama efendileri. Doymak bilmiyor, yedikçe yiyordu. Daha ağzına attığı lokma boğazından kayarken yine acıktığını söylüyordu.

Günlerce sürüp gitti bu durum. Erysikhton, nesi var nesi yoksa satıp karnım doyurdu. Daha doğrusu, doyurmaya çalıştı. Sonunda satacak eşyası kalmayınca, kızını elden çıkarmaya karar verdi. Zor olmadı bu, kızı güzeldi; hemen bir alıcı çıktı.

Zavallı kız, kendisini satın alan adamın arkasından gemiye giderken, tutsaklıktan kurtulmak için Poseidon’a yalvardı. Deniz tanrısı, yalvarışı duyup bir balıkçı yapıverdi onu. O kadar para döküp güzel bir tutsak alan adamcağız, arkasına dönüp de bakınca kıyıda bir balıkçıdan başka kimseyi göremedi. “Burada bir kız vardı demin. Gördün mü?” diye sordu. “işte bak, ayak izleri duruyor kumda.”

Balıkçı, “Deniz tanrısı üstüne yemin ederim ki, sizden başka kimseyi görmedim ben,” diye cevap verdi. Çıldıracağım sanan adamcağız, gemisine binip denize açılınca, Erysikhton’un kızı eski biçimini alıp eve döndü.

Bu olaydan sonra Erysikhton, kızını üst üste sattı. Kız her keresinde ya at, ya kuş, ya da başka bir şey olup kurtuluyordu.

Sonunda kızından elde ettiği parayla da doymaz oldu Erysikhtön, kendi gövdesini yiyerek öldü.

Pomona İle Vertumnus

Bu iki sevgiliye Yunan mitologyasmda değil, Roma mitologyasında rastlanır. Pomona bir nympheydi; ama öteki nymphelere benzemezdi. Ormanlardan, korulardan hoşlanmazdı hiç. Sadece, meyveleri, meyve bahçelerini sever, gününü bahçıvanlıkla geçirirdi. Evlenmeyi aklından bile geçirmiyordu. Güzeldi güzel olmasına, üstelik becerikliydi. İyi bir ev kadını olabilirdi, ama erkeklerden kaçıyordu.

Yakışıklı bir delikanlı olan Vertumnus, Pomona’yı seviyordu. Ne yapsın zavallıcık, kılık değiştirip dişi bahçıvanın karşısına çıktı. Çirkin bir çoban kılığına girip nympheye bir sepet meyve götürdü. Bir süre sonra da başka bir kılıkta ziyaret etti sevgilisini.

Vertumnus artık alışmıştı. Aşağı yukarı her gün başka başka biçimlerde Pomona’nın yanma gidiyordu. Biraz konuşup ayrılıyorlardı, ama aşktan yüreği yanan delikanlı, yeterli bulmuyordu bunu.

Sonunda yaşlı bir kadın kılığına girdi. Böylece, nymphernin kendisine daha yakınlık göstereceğini umuyordu. Umduğu gibi de çıktı. Pomona daha rahat konuştu onunla. “Ne güzel meyveler getirmişsin,” dedi. “Aman kızım,” dedi Vertumnus, “senin güzelliğin yanında bunlar ne ki? Gel de seni öpeyim bir kere.”

Sonra, kendisinin kim olduğunu bilmeyen kızcağızı öpmeye başladı, öptükçe öptü, öptükçe öptü, öpüşlerinin biçimi de değişti gitgide. Pomona baktı ki yaşlı kadının öpüşleri kendi bildiği gibi değil, kuşkulandı. Vertumnus’un kollarından kurtulup birkaç adım uzaklaştı.

Vertumnus, “Bana bak,” dedi, “şu meyve ağacını görüyorsun ya… Meyvesiz ne işe yarar bu ağaç? Sen öylesin işte. Tek başına yaşamak istiyorsun. Şimdi dinle beni. Vertumnus seni seviyor. Senden başkasına bakmıyor bile. O da usta bir bahçıvan. Sonra Venüs, evlenmeyenlerden, sevmeyenlerden hiç hoşlanmaz. Bakarsın taşa çeviriverir seni.”

Sonra üstündeki kadın elbiselerini çıkarıp attı. Karşısındakinin tığ gribi bir delikanlı olduğunu gören Pomona şaşırdı kaldı. Ne de güzel konuşmuştu delikanlı, bakarsın Venüs sahiden taşa çeviriverirdi adamı. Eh, öyleyse… O günden sonra ikisi el ele verip çeşit çeşit meyveler yetiştirdiler.